Atatürk ve Laiklik: Atatürk’ün Din ve Devlet İlişkileri Konusunda Görüş ve Uygulamaları
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, modern Türk ulusunun şekillenmesine önemli katkılarda bulunmuştur. 20. yüzyılın başında Türkiye’de güçlü bir şekilde kökleşmiş dini baskı kültürüne karşı laiklik ideallerinin tutkulu bir savunucusuydu. Bu yazıda Atatürk’ün din ve devlet ilişkileri konusundaki görüş ve uygulamaları ele alınacaktır.
Atatürk’ün Din ve Devlet İlişkileri Konusunda Görüşleri
Atatürk, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının güçlü bir savunucusuydu ve dini, devletin siyaseti üzerinde hiçbir etkisi olmaması gereken şahsi bir mesele olarak görüyordu. Devletin bağımsız ve dini otoritelerin kontrolünden bağımsız olmasını istedi ve demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayalı bir hükümeti savundu.
Atatürk, gerçek ilerleme ve gelişmeyi sağlamanın tek yolunun, geleneksel dini denetim yapısından uzaklaşmak olduğuna inanıyordu. Dinin kesinlikle özel alanla sınırlandırılması gerektiğini ve kamusal yaşamın herhangi bir dini müdahaleden uzak kalması gerektiğini savundu.
Atatürk’ün Din Uygulamaları ve Devlet İlişkileri
Atatürk’ün din ve devlet hakkındaki fikir ve görüşleri, onu bir dizi farklı girişimde bulunmaya yöneltti. Bu girişimler şunları içeriyordu:
-
- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluşu. Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Türkiye’deki dini uygulamaları düzenlemek ve dinin siyasi bir araç olarak kullanılmamasını sağlamak için kurdu.
-
- Medeni kanunun tanıtılması. Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri ülkenin kanunu olan İslam şeriat kanununun yerini alacak bir medeni hukuk sistemi kurdu.
-
- İslami başörtüsü kaldırılması. Atatürk, geleneksel İslami başörtüsünü dini baskının bir sembolü olarak gördü ve onu ortadan kaldırmak için harekete geçti.
-
- Birçok dini okulun kapatılması. Dini propaganda yaymak için bir araç olarak kullanıldığını düşündüğü için birçok dini okulu kapattı.
-
- Devlet okullarında din eğitiminin yasaklanması. Atatürk, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına şiddetle inandı ve devlet okullarında her türlü din eğitimini yasakladı.
-
- Laik bir eğitim sisteminin benimsenmesi. Ayrıca bilim ve bilgi öğretilerine odaklanan laik bir eğitim sistemi kurdu.
Çözüm
Atatürk’ün din ve devletin ayrılması konusunda açıkça güçlü görüşleri vardı ve bu ideali gerçeğe dönüştürmek için bir dizi farklı girişimi uygulamaya koyuldu. Görüşleri ve uygulamaları, Türkiye ulusunun daha laik bir hükümete doğru ilerlediğini ve geçmişin baskıcı dini kültüründen uzaklaştığını gördü. Atatürk, modern Türkiye Cumhuriyetini kurarken Din ve Devlet İlişkileri ile ilgili çok önemli görüşler ve uygulamaları ortaya koymuştur. Laiklik, Atatürk’ün kurduğu bu yönetimin temel amacıydı. Laiklik, ülkede eşit hak ve özgürlükleri etkili bir şekilde sağlamaktadır.
Atatürk, halkın herkesin aralarında geçimini sağlamasına yardımcı olacak koşullar altında eşitlik sağlayacak koşulları elde etmesini ve imkanları raporlamayı sağladı. Laik devletin en önemli özelliklerinden biri Din ile Devletin tamamen ayrı tutulmasıdır. Atatürk, tek dinin kontrolü altında hüküm sürdüğü en köklü gelenekleri reddetti. Toplumu eşitlik içinde tutasıldığından Din ve Devletin hiçbir etkileşiminin olmamasını arzuladı.
Atatürk, 1933’te kurulan Din İşleri Genel Müdürlüğü ile Din ve Devlet işlerinin İslâm olmayan dinler ve mezhepleriyle yönetilmesini öngördü. Atatürk’ün uygulamaları bu değişikliği meşrulaştırmaya yardımcı oldu. 1936’da Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Din ve Devlet arasındaki kopukluk conceptüel açıdan daha da desteklendi.
Bu sayede peygamberler düşüncesi yerine Atatürk’ün insan haklarına büyük önem veren kurumsal bir yaklaşımı benimsemesi, Türkiye’deki toplumda barış ve huzur ortamını garanti etti.
Atatürk’ün değerleri bugün hala ülkesinde yaşayanlar tarafından takip edilmekte ve laiklik ilkesini özendirmek amacıyla tutulmaktadır. Günümüzde, iktidar üzerinde ciddi bir etkiye sahip olma ihtimali olmadan, laik devlet ilkesi ile Din ve Devletin bağı kopmuştur. Atatürk’ün bu konudaki görüşleri ve uygulamaları, Türkiye Cumhuriyeti’ni demokrasi, özgürlük ve insan haklarına dayalı bir ülke olarak şekillendirdi.