Güzel Sanatlar Nedir?
Güzel Sanatlar denilince insanın aklına yaratıcılık, mükemmelliğe uygun bir şekilde ilk çağlardan bu zamanlara kadar sanatkârın kendini ifade ettiği çeşitli oluşumlar gelir. Güzel sanatlar iki şekilde sınıflandırılabilir. Geleneksel ve çağdaş görsel sanatlar olarak ayırabiliriz. Geleneksel görsel sanatlar insanların duyu organlarını hedef alır ve oldukça tatmin edici özelliği vardır. Çağdaş görsel sanatlar ise güncelliğiyle ilgi çeker.
Güzel Sanatların Çeşitleri
Yağlı, kuru ya da sulu boyalarla bir zemin üzerine el becerisi ile birlikte muhteşem bir ustalıkla çizilen eserlerdir. Resim çizmek hiçte kolay değildir. Doğa, eşya veya insanlar gibi çeşitli varlıkların resimlerini çizerler. Önceden herkesin büyük bir zevkle izlediği “Resim Sevinci” adlı programın sunucusu olan Bobb Ross‘u bilirsiniz. Muhteşem sanat eserleri vardır.
Edebiyat
Edebiyat, kelimeler ile ortaya sunulan bir güzel sanattır. Nesir ve nazım yoluyla oluşturulan bütün eserler güzel sanatların bu kolu içerisinde yer alır. Oğuz Atay, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali ünlü edebiyatçılarımız arasında yer alır.
Heykel
Hayalde canlandırılan veya dünyada var olan varlıkların taş, çamur, tahta gibi malzemeler kullanılarak üç boyutlu olarak ortaya sunulmasıdır. Ressamlıktan daha zor olduğu doğrudur. Muhteşem bir sanat ister.
Ressamlık
İnsanın içerisinde merak, heyecan, hayranlık uyandıran sanatlara Güzel Sanatlar denir. Demircilik, marangozluk gibi el işinden ziyade ruh ve duygusal karışımlarla ile birlikte ortaya sunulan eserlerdir.
Musiki
Bildiğimiz sesleri melodi haline getirme sanatıdır. Ortaya çıkan melodiler sanki konuşur. Kulağa güzel gelen sesler dizisidir. Musiki ile uğraşan insanlara musikişinas denir.
Mimarlık
Mimarlar insanların barınma ihtiyacını karşılamak için Sipariş üzerine, insanları estetik zevk ve isteklerine uygun yapıtlar oluşturmaktır. Konfor ve heybet esaslıdır, camiler, saraylar gibi bazı ünlü eserleri mimarlar oluşturur.
Tiyatro
Bir Hikâyeyi canlandırıp seyircilere sunan bir sanat dalıdır. Şimdiki zamanlarda tiyatro eserleri kapalı odalarda değil de daha çok televizyonlarda sık sık karşılaşmaktayız. Ancak Türkiye’de hala çeşitli zamanlarda gösterim yapan tiyatrolar vardır.
Dans
Musiki yoluyla oluşturulan sanatsal melodileri insan hareketlerine uyarlayarak sunulan ritmik hareketlerdir. Estetik doyuruculuğu vardır. Ayrıca dans ederken spor yapılmış olacağından sağlık için de faydalıdır.
Niçin Birbirimizi Kısıtlıyoruz?
Kısıtlamak, yani bir kişiyi herhangi bir işi ve benzeri farklı bir faaliyeti gerçekleştirmekten alıkoymaktır. Bir yere gitmenize izin verilmemesi, bir kıyafeti giymenize izin verilmemesi hatta istediğiniz gibi konuşmanıza bile izin verilmemesi çok fazla kısıtlayıcı bir durumdur. Bazen şöyle düşünülebilmektedir; annesi çocuğunun arkadaşlarıyla görüşmesine karışıyorsa, genelde çocuğunu koruyor ya da başına bir şey gelmesini istemiyor anlamında yorumluyorlar fakat durum aslında pekte böyle olmuyor.
Bu çocuğunu arkadaşlarından mahrum bırakıyor, kısıtlıyor demektir. Çocuk belirli yaşta arkadaş edinmezse ileri yaşlarında sosyalleşmekte çok büyük sıkıntılar yaşar. Başka bir örnek üzerinden gidecek olursak eğer, bir erkeğin ya da bir kadının birbirlerini kıskançlık adı altında adlandırdığı fakat birbirlerini kısıtladıkları durumu ele alabiliriz.
Erkeğin Kadın Üzerinde Kurduğu Baskı
Erkeğin, kadının ne giydiğine karışması olayında kadın, erkeğin kendini kıskandığını sanır ama bu da özgürlüğünden alıkoyma, kadının üzerine yapılan bir baskıdır. Bu kadın için geçerli olduğu kadar erkek içinde geçerlidir. Kadın, erkeğin kıyafetine, nereye gittiğine veya biriyle görüşmek istediğine karışırsa ve bu iş artık izin vermeme eşiğine gelirse kişi, karşısındakinin düşüncelerini önemsememiş ve hayatını kendisi yönetmiş olur.
Sadece bir anne, bir erkek ya da bir kadın mı birbirlerini kısıtlar? Tabi ki bu kadarla kalmıyor. Peki toplum sizi ne kadar kısıtlıyor? Elbette bir toplumun kendi içinde belirli kuralları var ama hem kural olmayan hem de kişiyi kısıtlayan olaylar da yaşamaktayız. İstediğimiz kıyafeti giymekte özgürüz değil mi? Evet ama o zaman neden çirkince bakışlara ve söylemlere maruz kalıyoruz?
Az Gelişmiş Ülkeler ve Toplum Baskısı
Bu da bir toplum baskısıdır. Baskı da kişiyi kısıtlar. Toplum baskısı az gelişmiş ülkelerde vardır. Toplumun her birinin kendine ait düşüncesi, davranış şekli var iken kimse kendine göre hareket etmez toplum ne yapıyorsa onu taklit eder. Farklı düşünce yapıları, farklı moda anlayışları vs. gibi durumlar ülkelerin gelişimine bile katkı göstermektedir fakat toplum tek bir kafa yapısından çıkamadığı gibi gelişmiş bir ülke kategorisine girememektedir.
Bu anlayışta olursa da asla gelişemeyecek, yerinde sayacaktır. Özgürlüklerin kısıtlanmasını, üretimin gelişmemesini ve yaratıcılığın öne sürülmemesini sağlayan bir toplumdan kimsenin hiçbir gelişim getirisi beklememelidir. Sonuçta özgürlük, bütün dış baskılardan bağımsız olarak düşünebilmek, hareket edebilmektir. Ne olursa olsun hangi toplumda yaşarsanız yaşayın özgürlüğünüzün kısıtlanmasına izin vermeyiniz. Kimsenin sizin hakkınızda karar vermenize, sizi yönlendirmelerine izin vermeyiniz.