İsrail-Filistin sorunu, Orta Doğu’nun en karmaşık ve uzun süreli çatışmalarından biri olarak kabul edilir. Bu sorun, 19. yüzyılın sonlarına dayanan köklü tarihsel, siyasi ve dini kökenlere sahiptir. Aşağıda, İsrail-Filistin çatışmasının tarihsel gelişimini ve bu bölgedeki gerilimlerin nasıl oluştuğunu ele alacağız.
Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin
Filistin, 16. yüzyıldan 1917’ye kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Bu dönemde Filistin’de Arap Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler barış içinde yaşıyorlardı. Ancak, 19. yüzyılın sonlarında Siyonizm adı verilen Yahudi ulusal hareketi ortaya çıktı. Siyonizm, Yahudilerin tarihsel vatanı olarak kabul edilen Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını amaçlıyordu.
Balfour Deklarasyonu ve İngiliz Mandası
I. Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesiyle Filistin, İngiltere’nin kontrolü altına girdi. 1917 yılında Balfour Deklarasyonu ile İngiltere, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını desteklediğini açıkladı. Bu durum, bölgedeki Araplar arasında büyük bir rahatsızlık yarattı ve Yahudi yerleşimlerine karşı direnişi tetikledi.
İsrail Devleti’nin Kuruluşu ve 1948 Savaşı
1947 yılında Birleşmiş Milletler, Filistin’in Araplar ve Yahudiler arasında iki ayrı devlete bölünmesini önerdi. Yahudiler bu planı kabul etti, ancak Araplar reddetti. Bunun sonucunda, 1948’de İsrail Devleti kuruldu ve hemen ardından komşu Arap ülkeleri İsrail’e savaş açtı. Bu savaş, Nakba (Felaket) olarak bilinen büyük bir Filistinli mülteci krizine yol açtı; yüz binlerce Filistinli yerlerinden edildi.
1967 Altı Gün Savaşı ve İşgal Altındaki Topraklar
1967 yılında İsrail ile Arap ülkeleri arasında patlak veren Altı Gün Savaşı, İsrail’in Batı Şeria, Gazze Şeridi, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası’nı işgal etmesiyle sonuçlandı. Bu savaş, İsrail-Filistin sorununun seyrini köklü şekilde değiştirdi. Özellikle Batı Şeria ve Gazze’deki İsrail işgali, uluslararası hukuk açısından tartışmalı oldu ve günümüzde de devam eden bir sorun haline geldi.
Oslo Barış Süreci ve Barış Umudu
1990’lı yıllarda, İsrail ve Filistinliler arasında barış görüşmeleri başlatıldı. 1993 Oslo Anlaşması, iki taraf arasında kalıcı bir barışın sağlanabileceği umudunu artırdı. Anlaşma kapsamında, Filistinlilere kısmi özerklik verildi ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İsrail’i tanıdı. Ancak, yerleşim politikaları ve güvenlik endişeleri gibi
İsrail-Filistin Sorunu: Tarihsel Bir Bakış
İsrail-Filistin sorunu, Orta Doğu’nun en karmaşık ve uzun süreli çatışmalarından biri olarak kabul edilir. Bu sorun, 19. yüzyılın sonlarına dayanan köklü tarihsel, siyasi ve dini kökenlere sahiptir. Aşağıda, İsrail-Filistin çatışmasının tarihsel gelişimini ve bu bölgedeki gerilimlerin nasıl oluştuğunu ele alacağız.
Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin
Filistin, 16. yüzyıldan 1917’ye kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Bu dönemde Filistin’de Arap Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler barış içinde yaşıyorlardı. Ancak, 19. yüzyılın sonlarında Siyonizm adı verilen Yahudi ulusal hareketi ortaya çıktı. Siyonizm, Yahudilerin tarihsel vatanı olarak kabul edilen Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını amaçlıyordu.
Balfour Deklarasyonu ve İngiliz Mandası
I. Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesiyle Filistin, İngiltere’nin kontrolü altına girdi. 1917 yılında Balfour Deklarasyonu ile İngiltere, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını desteklediğini açıkladı. Bu durum, bölgedeki Araplar arasında büyük bir rahatsızlık yarattı ve Yahudi yerleşimlerine karşı direnişi tetikledi.
İsrail Devleti’nin Kuruluşu ve 1948 Savaşı
1947 yılında Birleşmiş Milletler, Filistin’in Araplar ve Yahudiler arasında iki ayrı devlete bölünmesini önerdi. Yahudiler bu planı kabul etti, ancak Araplar reddetti. Bunun sonucunda, 1948’de İsrail Devleti kuruldu ve hemen ardından komşu Arap ülkeleri İsrail’e savaş açtı. Bu savaş, Nakba (Felaket) olarak bilinen büyük bir Filistinli mülteci krizine yol açtı; yüz binlerce Filistinli yerlerinden edildi.
1967 Altı Gün Savaşı ve İşgal Altındaki Topraklar
1967 yılında İsrail ile Arap ülkeleri arasında patlak veren Altı Gün Savaşı, İsrail’in Batı Şeria, Gazze Şeridi, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası’nı işgal etmesiyle sonuçlandı. Bu savaş, İsrail-Filistin sorununun seyrini köklü şekilde değiştirdi. Özellikle Batı Şeria ve Gazze’deki İsrail işgali, uluslararası hukuk açısından tartışmalı oldu ve günümüzde de devam eden bir sorun haline geldi.
Oslo Barış Süreci ve Barış Umudu
1990’lı yıllarda, İsrail ve Filistinliler arasında barış görüşmeleri başlatıldı. 1993 Oslo Anlaşması, iki taraf arasında kalıcı bir barışın sağlanabileceği umudunu artırdı. Anlaşma kapsamında, Filistinlilere kısmi özerklik verildi ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İsrail’i tanıdı. Ancak, yerleşim politikaları ve güvenlik endişeleri gibi sorunlar nedeniyle bu süreç sekteye uğradı.
Günümüzdeki Durum
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar zaman zaman yoğunlaşıp azalsa da, günümüzde de devam etmektedir. Gazze Şeridi’ndeki abluka, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri ve Kudüs’ün statüsü, hala çözüm bekleyen temel sorunlar arasında yer alır. Hamas ve İsrail arasındaki askeri çatışmalar, bölgede barış umutlarını sürekli zayıflatmaktadır.
Sonuç
İsrail-Filistin sorunu, yalnızca iki halk arasındaki bir toprak anlaşmazlığı değil, aynı zamanda tarihi, dini ve siyasi boyutları olan karmaşık bir çatışmadır. Bu sorun, bölgesel ve uluslararası dengeleri etkilemeye devam eden önemli bir mesele olarak varlığını sürdürüyor. Kalıcı bir çözüm için her iki tarafın da karşılıklı güven ve barışa dayalı bir yaklaşımla hareket etmesi gerekmektedir.
İsrail ve Filistin’i Destekleyen Ülkeler: Tarihsel ve Güncel Bir Analiz
İsrail-Filistin sorunu, sadece yerel bir çatışma olmaktan çıkıp, küresel çapta pek çok ülkeyi ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir. Dünyadaki pek çok ülke bu sorunda taraf tutmuş, bazıları İsrail’in güvenliğini savunurken, diğerleri Filistin’in bağımsızlık mücadelesine destek vermiştir. Bu makalede, İsrail’i ve Filistin’i destekleyen ülkeler ve bu ülkelerin neden bu tarafları desteklediği tarihsel ve siyasi bağlamda ele alınacaktır.
İsrail’i Destekleyen Ülkeler
İsrail, özellikle Batı dünyasında güçlü bir destek ağına sahip olmuştur. Bu ülkelerin İsrail’i destekleme nedenleri, tarihsel, siyasi, ekonomik ve askeri işbirlikleri ile şekillenmiştir.
1. Amerika Birleşik Devletleri
ABD, İsrail’in en büyük destekçisi olarak bilinir. Bu destek, İsrail’in 1948’deki kuruluşundan beri kesintisiz devam etmiştir. ABD’nin İsrail’i destekleme nedenleri arasında şunlar yer alır:
- Stratejik Ortaklık: Orta Doğu’da ABD’nin müttefiki olan İsrail, bölgedeki Amerikan çıkarlarının korunmasında kritik bir rol oynar.
- Siyasi Lobi: ABD’de güçlü bir Yahudi lobisi bulunmaktadır. AIPAC (American Israel Public Affairs Committee) gibi kuruluşlar, Amerikan siyasetinde İsrail’e olan desteği artırmıştır.
- Demokratik Değerler: ABD, İsrail’i Orta Doğu’daki demokratik bir devlet olarak görmekte ve bu nedenle desteklemektedir.
2. Birleşik Krallık
İngiltere, İsrail’in kuruluşunu destekleyen ülkelerden biridir. Balfour Deklarasyonu (1917), Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasına yeşil ışık yakan belgedir. İngiltere, günümüzde de İsrail ile sıkı diplomatik ve ticari ilişkiler sürdürmektedir.
3. Almanya
Almanya, tarihsel olarak Yahudi halkına karşı işlenen suçlar nedeniyle İsrail’e özel bir sorumluluk hissetmektedir. Holokost sonrası Almanya, İsrail’e mali ve askeri yardımlar yaparak bu ülkenin güvenliğini desteklemiştir. Ayrıca, Almanya ile İsrail arasındaki güçlü ekonomik ilişkiler de bu desteği pekiştirmiştir.
4. Fransa
Fransa, özellikle 1950’li yıllarda İsrail’e güçlü askeri destek sağlamıştır. Bu destek, İsrail’in nükleer programına katkıda bulunmayı da içermiştir. Günümüzde Fransa, iki devletli çözümü savunan bir politika izlemekte, ancak İsrail’in güvenliğini garanti altına alma politikasını da sürdürmektedir.
5. Hindistan
Son yıllarda Hindistan, İsrail ile askeri ve teknolojik işbirliğini artırmıştır. İsrail, Hindistan’a savunma teknolojileri satmakta ve iki ülke arasında derin ticari bağlar bulunmaktadır. Bu ilişkiler, Hindistan’ın İsrail’e verdiği desteği güçlendirmiştir.
Filistin’i Destekleyen Ülkeler
Filistin’in bağımsızlık mücadelesine destek veren ülkeler genellikle İslam dünyası ve gelişmekte olan ülkeler arasında yer alır. Bu destek, dini, ideolojik ve siyasi nedenlere dayanır.
1. Türkiye
Türkiye, Filistin’in en güçlü destekçilerinden biri olmuştur. Türkiye, İsrail’in politikalarına karşı sık sık eleştirilerde bulunmakta ve Filistin halkının haklarını savunmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan döneminde Türkiye, özellikle Gazze Şeridi’ndeki abluka ve İsrail’in yerleşim politikalarına karşı sert tepkiler vermiştir.
2. Katar
Katar, Filistin’e ekonomik ve siyasi destek sağlayan önemli bir aktördür. Özellikle Hamas yönetimi altındaki Gazze’ye yaptığı yardımlarla dikkat çeken Katar, Filistinlilere mali yardım yaparak bölgedeki insani krizleri hafifletmeye çalışmaktadır.
3. İran
İran, İsrail’in varlığına ideolojik olarak karşı çıkan bir ülkedir. İran, Filistinli gruplara, özellikle Hamas ve İslami Cihad gibi örgütlere askeri ve mali destek sağlamaktadır. İsrail karşıtlığı, İran’ın dış politikasının merkezinde yer alır.
4. Mısır
Mısır, Filistin davasına uzun süredir destek veren ülkelerden biridir. Camp David Anlaşmaları sonrasında İsrail ile barış yapmasına rağmen, Mısır, Filistinlilerin haklarını savunmaya devam etmiştir. Gazze Şeridi’ndeki sınır kapısı Mısır tarafından kontrol edilmekte ve zaman zaman yardımların geçişine izin verilmektedir.
5. Suudi Arabistan
Suudi Arabistan, Filistin’in bağımsızlık mücadelesine finansal ve diplomatik destek sağlayan ülkelerden biridir. Arap dünyasında Filistin davasının baş savunucularından biri olan Suudi Arabistan, zaman zaman İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi tartışmalarına katılsa da, Filistin’in bağımsızlığına olan desteğini sürdürmektedir.
Diğer Önemli Aktörler
Rusya
Rusya, hem İsrail hem de Filistin ile dengeli bir ilişki yürütmeye çalışmaktadır. Rusya, Filistin’in bağımsızlık hakkını tanımakla birlikte, İsrail ile askeri ve ticari işbirliğini de sürdürmektedir. Putin yönetimi, özellikle Orta Doğu’da güç dengesini koruma stratejisi çerçevesinde iki tarafla da ilişkiyi geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Çin
Çin, İsrail ile ekonomik ilişkilerini geliştirmekte, ancak aynı zamanda Filistin halkının haklarını savunan açıklamalar yapmaktadır. Çin, genellikle uluslararası arenada iki devletli çözümü destekleyen bir politika izlemektedir.
Sonuç
İsrail-Filistin sorunu, uluslararası arenada pek çok ülkenin dahil olduğu bir mesele haline gelmiştir. İsrail’i destekleyen ülkeler genellikle Batı dünyasında yer alırken, Filistin’i destekleyen ülkeler daha çok İslam dünyası ve gelişmekte olan ülkeler arasından çıkmaktadır. Bu desteğin şekillenmesinde tarihsel bağlar, dini inançlar, siyasi çıkarlar ve stratejik dengeler rol oynamaktadır.
İsrail ve Filistin’i Destekleyen Dünya Çapındaki Sivil Toplum Örgütleri
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar, uzun yıllardır süregelen siyasi, sosyal ve insani bir kriz olarak dünya gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu iki tarafı destekleyen birçok sivil toplum örgütü (STÖ) çatışmanın insani boyutuna çözüm arayışında bulunmaktadır. Örgütlerin amacı genellikle barışı teşvik etmek, insan haklarını savunmak ve iki tarafın da yaşadığı acıları hafifletmek olsa da, bazıları özellikle bir tarafı daha güçlü şekilde desteklemektedir.
Filistin’i Destekleyen Sivil Toplum Örgütleri
- BDS Hareketi (Boycott, Divestment, Sanctions): Bu uluslararası hareket, İsrail’e karşı ekonomik ve kültürel boykotlar uygulanmasını savunur. Amacı, Filistinlilerin haklarının tanınmasını sağlamaktır.
- Filistin Kızılayı: Bölgedeki en büyük insani yardım kuruluşlarından biri olan Filistin Kızılayı, sağlık hizmetleri, acil yardım ve insani yardımlar sunarak Filistinlilere yardım etmektedir.
- Al-Haq: Filistin merkezli insan hakları örgütü olan Al-Haq, uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde Filistinlilerin haklarını savunur. İsrail’in Batı Şeria’daki faaliyetlerini ve yerleşim politikalarını eleştiren çalışmaları ile tanınır.
- Adalah: İsrail’deki Arap azınlıkların haklarını savunan bu örgüt, Filistin kökenli vatandaşların haklarını korumayı amaçlar. Yasal danışmanlık ve savunuculuk faaliyetleri yürütür.
İsrail’i Destekleyen Sivil Toplum Örgütleri
- StandWithUs: 2001 yılında kurulan bu Amerikan merkezli STÖ, İsrail’in küresel düzeyde daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve İsrail’in savunuculuğunu yapmak amacıyla faaliyet göstermektedir. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları ile öne çıkar.
- The Israel Project: Özellikle ABD’de güçlü bir medya ağına sahip olan bu örgüt, İsrail’i destekleyen politika ve stratejileri savunur. İsrail’in güvenliği ve hakları konusundaki bilinci artırmaya yönelik kampanyalar düzenler.
- Friends of the Israel Defense Forces (FIDF): İsrail Savunma Kuvvetleri’ni (IDF) destekleyen bu kuruluş, IDF askerlerine ve ailelerine yardım sağlamaktadır. Özellikle eğitim, rehabilitasyon ve sosyal yardım projeleri ile bilinir.
- AIPAC (American Israel Public Affairs Committee): ABD merkezli güçlü bir lobi grubu olan AIPAC, İsrail’i destekleyen politikalar geliştirmek amacıyla Amerikan hükümeti üzerinde etkili olmaktadır.
Tarafsız Barış ve İnsan Hakları Savunucuları
Bazı sivil toplum örgütleri, İsrail-Filistin çatışmasında belirli bir tarafı desteklemek yerine her iki tarafın da haklarını savunur ve barışı teşvik eder. Bu örgütler, çatışmanın çözümünde diyalog, insan hakları ve uzlaşma gibi konulara odaklanır.
- Human Rights Watch (HRW): HRW, İsrail ve Filistin’deki insan hakları ihlallerini raporlayan ve bu konuda dünya kamuoyunu bilgilendiren uluslararası bir insan hakları örgütüdür. Her iki tarafa yönelik de insan hakları ihlallerine dikkat çeker.
- Amnesty International: Uluslararası Af Örgütü, hem İsrail hem de Filistin tarafındaki insan hakları ihlallerini raporlar ve dünya genelinde farkındalık yaratmaya çalışır. Özellikle sivillerin maruz kaldığı şiddeti ön plana çıkarır.
- Geneva Initiative: İsrail ve Filistin’den barış yanlısı gruplar tarafından kurulan bu girişim, iki devletli çözüm ve barış için kapsamlı bir plan sunmaktadır.
Sonuç
İsrail ve Filistin çatışması, dünya genelinde farklı bakış açılarına sahip birçok sivil toplum örgütünün dikkatini çekmiştir. Bu örgütler, çatışmanın insani yönüne odaklanarak barış, insan hakları ve adaleti sağlamaya çalışmaktadır. Hem Filistin’i hem de İsrail’i destekleyen sivil toplum örgütleri, çatışmanın çözümüne katkı sağlamak için farklı yaklaşımlar sergilerken, barışa giden yolda sivil toplumun rolü hayati önem taşımaktadır.
İsrail ve Filistin: Saldırılar ve Çatışmaların Tarihçesi
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar, yüzyıllardır süregelen karmaşık bir tarih ve dinamiklerle doludur. Bu makalede, her iki tarafın birbirine yönelik saldırılarını ve bunların nedenlerini inceleyeceğiz.
Tarihsel Arka Plan
İsrail-Filistin çatışmasının kökleri, 20. yüzyılın başlarına kadar uzanır. 1917’deki Balfour Deklarasyonu, Yahudi yerleşimcilerin Filistin topraklarında artış göstermesine yol açtı. Bu durum, Filistin halkı arasında huzursuzluğa ve direnişe neden oldu. 1948’de İsrail’in kurulmasıyla birlikte, bu çatışmalar daha da derinleşti. Filistinli Araplar, bu durumu “Nakba” (Büyük Felaket) olarak adlandırarak, topraklarından sürülmelerini ve yaşananları anma kültürü oluşturmuşlardır.
Saldırılar ve Olaylar
Çatışmalar genellikle karşılıklı saldırılarla kendini gösterir. 2000’li yılların başında, İkinci İntifada sırasında, Filistinli gruplar İsrail askerlerine yönelik intihar bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırılar, İsrail’in de misilleme yapmasına yol açtı ve sivil kayıpları artırdı.
2014’teki Gazze Savaşı, iki taraf arasındaki en kanlı çatışmalardan biriydi. İsrail, Hamas’ın roket saldırılarına yanıt olarak Gazze’ye hava saldırıları düzenledi. Bu dönemde binlerce Filistinli sivil hayatını kaybetti ve milyonlarca insan yerinden edildi. İsrail ise, roket saldırılarında meydana gelen kayıplarını önlemek için geniş çaplı askeri operasyonlar gerçekleştirdi.
Son Gelişmeler
2020’lerde, özellikle 2021’deki Kudüs’teki gerilimler, çatışmaların yeniden tırmanmasına neden oldu. Hamas’ın roket saldırıları, İsrail’in hava saldırılarıyla karşılandı. Bu olaylar, uluslararası toplumda geniş yankı uyandırdı ve barış görüşmeleri yeniden gündeme geldi.
Çatışmanın Sonuçları
Bu saldırıların ve çatışmaların sonuçları, her iki taraf için de yıkıcı olmuştur. Filistinliler, sürekli bir askeri baskı ve insani kriz ile karşı karşıya kalırken, İsrail de güvenlik endişeleri ve uluslararası eleştirilerle mücadele etmektedir.
Sonuç olarak, İsrail ve Filistin arasındaki saldırılar ve çatışmalar, yalnızca bölgedeki dinamikleri değil, aynı zamanda uluslararası ilişkileri de etkilemektedir. Barış ve uzlaşma için atılacak adımlar, her iki tarafın da geçmişte yaşananları anlaması ve geleceğe yönelik ortak bir vizyon geliştirmesiyle mümkün olabilir.
İsrail ve Filistin: Tarihsel Çatışmaların Kronolojisi
1917: Balfour Deklarasyonu
İngiltere, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını destekleyen Balfour Deklarasyonu’nu yayımladı. Bu durum, Yahudi yerleşimcilerin Filistin topraklarına göçünü artırdı ve Filistinli Araplar arasında huzursuzluk yarattı.
1947: Birleşmiş Milletler Planı
BM, Filistin’i Yahudi ve Arap devletleri arasında bölmeyi öneren bir plan sundu. Yahudiler bu planı kabul ederken, Araplar reddetti. Bu durum, gerilimi artırdı.
1948: İsrail’in Kuruluşu ve Nakba
İsrail, 14 Mayıs 1948’de bağımsızlığını ilan etti. Bu olay, Filistinli Arapların topraklarından sürülmesine ve “Nakba” (Büyük Felaket) olarak adlandırılan bir trajediye neden oldu.
1967: Altı Gün Savaşı
İsrail, Mısır, Ürdün ve Suriye’ye karşı savaş açtı ve Batı Şeria, Gazze Şeridi, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası’nı ele geçirdi. Bu toprakların işgali, Filistinlilerin hayatında derin etkiler bıraktı.
1987-1993: Birinci İntifada
Filistinliler, İsrail’in işgaline karşı geniş çaplı bir ayaklanma başlattı. Bu dönemde, sivil itaatsizlik ve protestolar öne çıktı. İntifada, uluslararası kamuoyunun dikkatini Filistin meselesine çekti.
1993: Oslo Anlaşmaları
İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında barış müzakereleri sonucunda Oslo Anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalar, Filistin Otonomisi’nin kurulmasına ve iki devletli bir çözüm yolunda adım atılmasına olanak sağladı.
2000-2005: İkinci İntifada
İkinci İntifada, Ariel Şaron’un 2000 yılında Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesiyle başladı. Bu dönem, intihar bombalamaları ve askeri çatışmalarla doluydu ve her iki taraf da büyük kayıplar yaşadı.
2005: Gazze’nin Çekilmesi
İsrail, Gazze Şeridi’nden askerlerini ve yerleşimcilerini çekti. Ancak, bu çekilme sonrası Hamas, Gazze’de yönetimi ele geçirince çatışmalar yeniden tırmandı.
2008-2009: Gazze Savaşı (Operasyon Cast Lead)
Hamas’ın roket saldırılarına yanıt olarak İsrail, Gazze’ye büyük bir askeri operasyon düzenledi. Savaş, binlerce Filistinli sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.
2012: Gazze Savaşı (Operasyon Pillar of Defense)
İsrail, Hamas’a karşı yeni bir askeri operasyon başlattı. Bu savaş da yüksek sayıda sivil kayba yol açtı ve uluslararası toplumda geniş yankı buldu.
2014: Gazze Savaşı (Operasyon Protective Edge)
Hamas’ın roket saldırılarına karşılık olarak İsrail, Gazze’ye kapsamlı bir saldırı düzenledi. Bu savaş, binlerce sivilin ölümüne ve büyük yıkımlara neden oldu.
2021: Kudüs Olayları ve Yeniden Tırmanan Çatışmalar
Kudüs’teki gerilimler, Hamas’ın roket saldırılarıyla yeniden alevlendi. İsrail’in hava saldırıları sonucu birçok Filistinli sivil hayatını kaybetti. Bu olaylar, uluslararası kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı.